Monday

from: nilay dirim
title: mirror of hakan
form: text; electronic text file

Ayna sen ona bakmadığında sana görüntünü vermeyen, belki de seni arkandan vurup incitmeyendir. Ayna yüzleşmek istemediğinde yüzüne vurmayandır. Senin için başkalarına seslense de. Aynalarını çağıran Hakan bu kırık aynasını da dinlemelidir :))

Yazarak, tartışarak, dertleşerek benim bir yılımı paylaştığım bu adam öncelikle bir yaratıcıdır. Trevanian ile başlayan bu dostluğumuz, Celan’la köklenmiş kırık bir ayna olarak benim buraya yazmamla da sonlanmayacaktır..

Bir insan neden ayna ister kendine diye düşündüğümde, özellikle bu kendini iyi tanıyan biri ise ilk şu gelmekte aklıma; hep arzu ettiği fakat kendinin bile ne olduğunu bulamadığı bir cümle arıyor bu adam. Belki ona farklı bir sesleniş ya da yıllardır cesaret edip sormadıklarını istiyor insanlardan. Onun edimini açıklamaktan çok onu açıklamak gerekir aslında. Bu yapılamayandır çünkü bir ayna hiçbir şey açıklamaz. Yansıtır ve açıklaması bakana aittir. Gösterdiği tekse de anlam binlercedir. Hakan yaratıcı ve bu çağın tanrılarından biri bu aynasının görüşünce.

Toprağın kana, insan yüzlerinin acıya doymadığı bu ülkede o bence bir direnişçidir. Silahı olduğunu yadsımayan ama onu güçlü kılanın o olmadığını bilendir Hakan. İnsan aynaya bazen kendisini bazense kendinden daha fazlasını aramak için bakar. Ama aynalar öpemez, dövemez ve sövemez. Bunu yapmak istediklerinde dahi sınırlarına, kenarlarını çarpıp dönerler. Sesleri bu sergide duyulsa bile ayrık sesler birer yanılsama olup geri döneceklerdir. Ayna aynalığını bilmese de bildiren bir köşesi karşısına çıkacaktır karşısına.

Belleği olmadığı için şanslıdır aynalar ama Hakan bu kuralı bozup bizlere bir tarih bilinci ve sorumluluk yükler. Kırıp kırıp ayna parçalarını içine atmak ya da üstlerinden alaycı bir bakışla yürüyüp geçmek midir amacı?

Aslında inanıyorum ki Hakan'ın amacı da bu sergiyle birlikte şekilleniyor. Ne istediğini çok iyi bilen bu adam bir gün eski ve yeni arasında bir imge gelgiti arzuluyor ve bunu buluyor. Belki de yüzlerce farklı ayna içinde kendi maskeleriyle, personaları ile bir karnaval düşlüyor. O bir sanatçı sergiye katılanların pek çoğu ayna olmayı kırık dahi de olsa başarabilecekler mi acaba? Bunu merak ediyorum.

Hakanın karnavalı yani sergisi çok renkli olacak çünkü bizler de maskelerimizle geleceğiz oraya. Gerçek yüzümüze ait bir şeyleri başka maskelerde görüp tanımamamız bile mümkün. Çoğumuz kendimizi unuttuk zaten.

Acaba Hakan beni yazın derken benim aracılığım ile kendi sularınıza doğru da açılın amacında mıydı?

Ne ilginçtir ki çocukken Marcel adında ressam olan hayali bir arkadaşım vardı. Hakan’ı Marcel adıyla bildim ve o da ressamdı. Benim medyumluğum onunki ile birleşip bizlere yeni oyun mu oynamıştı, tesadüf müydü bilemem.

Ne bilirim onun hakkında? Yaratıcılığının kökenini yıkıcılıktan almayan bir dost olduğunu, adam gibi bir adam olduğunu, yazarken ve resmederken kendi kırıkları batıp çıksa da yüreğine, başkalarına bu kırıklarla zarar verip incitmeyen bir yürek olduğunu!

Ona inanmama gerek yok. Çünkü onu biliyorum.

İşte! Hakan ben seni böyle biliyorum.